“Hükümetten ve Doktorlardan Mantık Dersi” için 10 yorum
Ateşin olmaması yeterliyse kod neden istiyorsun? Kod, kişinin bulaştırıcılığıyla ilgili bir bilgi vermiyorsa neden zorunlu tutuyorsun?
Ateşin olmaması yeterli diye kim diyor? Bir-iki gün ateş olduktan sonra kişi evden çıkıp bir yerlere girmek isterse ateşi olmayacağı için girebilecek ama virüsü de taşıyacak. Eğer doktora gitmişse kod bunu yapmasını engellemiyor mu?
Kod yeterliyse ateşe neden bakıyorsun?
Kişi henüz yeni hasta olmuş, doktora gitmemiş olabilir. Bu durumda ateşinin olduğu anda şüphe duyulması bir önlem olabilir
Ateşin olmaması ve kodun olması kişide virüs olmadığını gösteriyorsa neden maske takmasını istiyorsun? Üstüne üstlük 1.5 metre mesafeyi neden istiyorsun? Madem öyle, maskenin bir işe yaramadığını neden itiraf etmiyorsun?
Belirti göstermeyen bir taşıyıcı olabilir. Maske + 1.5 metre mesafe bu durumda yardımcı olabilir
Çocuklara dokunmadığı bilinirken okullar neden kapatıldı?
Sağa sola taşımasınlar diye? Belki evlerinde oturan yaşlılar var?
Ateşi varsa SARS-Cov2 sebepli olduğunu nasıl varsayıyorsun, yüzlerce hastalık ateşe neden olurken?
Maske koruyorsa herhangi bir şeyi maskeyle birlikte neden zorunlu tutuyorsun? Maskeyle ders ver, maskeyle konsere gitsinler dans etsinler?
Önlemlerin hepsi “yardımcı” oluyor ama hiç biri gerçekten işe yaramıyor, bak Allah’ın işine. Yapacak bir şey yok, daha çok yardımcı, daha çok yardımcı önlemler alacağız beyler, ama hiç biri gerçekten işe yaramayacak, sıkın dişinizi. Zaten sorunları bu yaklaşım ağırlaştırıyor. Davranışlara tamamen korku egemen ama bilim aşağı bilim yukarı.
Varsaymıyorum sadece olabilir diyorum. Zaten diğer önlemler de o olabilire dayanıp uygulanıyor. Maske de tamamen korumuyor o da yardımcı sadece. Bunların hepsi birleşince iyi bir önlem olmuyo mu? Hepsi birleşince iyi önlem oluyosa bunları eleştirmek biraz aşırıya kaçmak olmaz mı?
11 Eylül 2001 bahanesiyle havaalanı önlemleri de aynı bu uslamlamayla gülünç düzeylere çıkarıldı. Her önlem “yardımcı” oluyor ama hiçbiri tehlikeyi kesin olarak ortadan kaldırmıyor. İnsanları razı eden şey ise arada bir yapılan “terör” haberleriyle (donuna bomba koydu, ayakkabısının topuğuna koydu, daha terminale gelmeden yakalandı bilmem ne) sürekli taze tutulan korku. “Güvenlik önlemi alıyoruz ama yine de uçağa bombayla binmeyi başarıyorlar. Daha fazla önlem alacağız.” Sözcükleri değiştirelim: “Güvenlik önlemi alıyoruz ama virüs yine de bulaşmayı başarıyor. Daha fazla önlem alacağız.” Aynı zokayı kaçıncı kez yutuyoruz?
Bu eleştirinin aşırıya kaçmak olmadığını gösteren sarı bayraklar, yani kuşkuculuğumuzu doruğa çıkaran işaretler:
– Basının halkı paniğe sürüklemesine izin verildi veya doğrudan teşvik edildi.
– Günlük bulaşma sayılarının nasıl hesaplandığını açıklamadılar. Bir gecede 1400’den 28 bine fırladığına göre hesap yöntemini değiştirdiler ki, olabilir, buna itirazım yok. Ama tam olarak neyi nasıl saydıklarını yine bilmiyoruz. Gizlilik=art niyet.
– Salgının Atatürk Havalimanı’nı yok etmek için bir fırsat olarak görülmesi, bu hükümetin yirmi yıldır herhangi bir olaya hangi gözle baktığını açık etmiştir: Bu adamlar ülke cayır cayır yansa, topyekün savaşa bile girilse “bizim bu işten çıkarımız ne?” diye bakarlar. Basın da böyle bakar. Bu gerçeği hâlâ kabullenemeyenleri nasıl ikna etmeli, bilmiyorum. Bakın bir ziyaretçi aşağıda sormuş: Niye böyle bir kötülük yapsınlar? Bu samimi bir soruysa doğru bir sorudur. Çünkü bu soru ortada kasıtlı bir kötülük olduğunu varsayar. Hükümetin veya büyük şirketlerin iyi bir şey yapmaya çalıştıkları varsayımından kurtulmanın zamanı geldi, geçti bile. Üzerinde denetim olmayan güçlerin, hesap vermeyen kişilerin iyi olmaları için hiç bir neden yoktur. Bir kişi hesap vermeyecek kadar güçlüyse, yalan söyleyip söylemediğinden kuşkulanılmıyorsa, yaptığı hatanın bedeli gecikmeden ödetilmiyorsa, üzerinde etkin ahlaki bir baskı yoksa o kişinin kötü olduğu varsayılmalıdır. Çünkü istisnası milyonda birdir, uygulamada sıfır sayılmalıdır. Bu da toplumsal örgütlenmemizdeki kırık ve çatlakları gösteren bir turnusol kağıdı olabilir. Sözgelimi yok edilen kuvvetler ayrılığının yaşamsallığını hatırlatır. Sözgelimi bu günlerde bilim kurulunda bile “yanlış bir karar verirsek cezasını çekeceğiz” kaygısı olmalıdır, var mı bilmiyorum. Kime ne yetki veriyorsak başarısızlığı ölçüsünde yaptırım kaygısı ile birlikte vermeliyiz. Şirketler de buna dahil.
Bunların dışında bir de çocuk aşılarının zorunlu olması için verilen yasa teklifi, TTB’nin yıllardır zorunlu aşı için anırması, televizyon doktorcuklarının zorunlu aşıyı savunmaları da ayrı bir sarı bayrak sayılabilir. Çünkü aşı “geldiğinde” art niyet iyice açığa çıkacaktır. O zaman da “belki öyledir, belki böyledir bilemeyiz” diyenler olacak tabi. Çünkü ezici çoğunluk bu adamların iyi oldukları varsayımından kurtulmamış olacak.
Birkaç yıl önce yaşlı bi tanıdığımızı ziyaret etmiştik. Çocukları “Bu aralar grip olduk hepimiz.” demişlerdi. Yaşlı adam da rahatsızdı biraz. Sonra fenalaştı ve öldü. Yüzyıllardır yaşlılar çocukları ve torunlarından bulaşan mikroplardan ölmekteymiş zaten.
11 Eylül üzerinden örneklemek güzel oldu. Üzerine bir de DSÖ’nün “Bunlar daha hiçbir şey, daha büyük şeyler olacak” anlamına gelen açıklamalarını okuyunca cuk oturdu. 17:15’de yazmış olan Anonim’in sorduğu soru o zaman sahiden önemli. Niye böyle bir kötülük yapıyor bu adamlar? Gerçi kötüye niye kötüsün diye sorulur mu?
Ryan Air uçağa binmek için aşının zorunlu olacağını ima eden reklamlara başladı. Aşılılara “indirim” yapacakmış! Ryan Air’in iki yöneticisinden birinin 2015 Bilderberg katılımcıları listesinde olması bütünüyle rastlantıdır eminim. Öbür yöneticisinin Yahudi olması da kesin rastlantıdır.
ELEŞTİREL DÜŞÜN 
Ateşin olmaması yeterliyse kod neden istiyorsun? Kod, kişinin bulaştırıcılığıyla ilgili bir bilgi vermiyorsa neden zorunlu tutuyorsun?
Ateşin olmaması yeterli diye kim diyor? Bir-iki gün ateş olduktan sonra kişi evden çıkıp bir yerlere girmek isterse ateşi olmayacağı için girebilecek ama virüsü de taşıyacak. Eğer doktora gitmişse kod bunu yapmasını engellemiyor mu?
Kod yeterliyse ateşe neden bakıyorsun?
Kişi henüz yeni hasta olmuş, doktora gitmemiş olabilir. Bu durumda ateşinin olduğu anda şüphe duyulması bir önlem olabilir
Ateşin olmaması ve kodun olması kişide virüs olmadığını gösteriyorsa neden maske takmasını istiyorsun? Üstüne üstlük 1.5 metre mesafeyi neden istiyorsun? Madem öyle, maskenin bir işe yaramadığını neden itiraf etmiyorsun?
Belirti göstermeyen bir taşıyıcı olabilir. Maske + 1.5 metre mesafe bu durumda yardımcı olabilir
Çocuklara dokunmadığı bilinirken okullar neden kapatıldı?
Sağa sola taşımasınlar diye? Belki evlerinde oturan yaşlılar var?
BeğenLiked by 1 kişi
Ateşi varsa SARS-Cov2 sebepli olduğunu nasıl varsayıyorsun, yüzlerce hastalık ateşe neden olurken?
Maske koruyorsa herhangi bir şeyi maskeyle birlikte neden zorunlu tutuyorsun? Maskeyle ders ver, maskeyle konsere gitsinler dans etsinler?
Önlemlerin hepsi “yardımcı” oluyor ama hiç biri gerçekten işe yaramıyor, bak Allah’ın işine. Yapacak bir şey yok, daha çok yardımcı, daha çok yardımcı önlemler alacağız beyler, ama hiç biri gerçekten işe yaramayacak, sıkın dişinizi. Zaten sorunları bu yaklaşım ağırlaştırıyor. Davranışlara tamamen korku egemen ama bilim aşağı bilim yukarı.
BeğenBeğen
Varsaymıyorum sadece olabilir diyorum. Zaten diğer önlemler de o olabilire dayanıp uygulanıyor. Maske de tamamen korumuyor o da yardımcı sadece. Bunların hepsi birleşince iyi bir önlem olmuyo mu? Hepsi birleşince iyi önlem oluyosa bunları eleştirmek biraz aşırıya kaçmak olmaz mı?
BeğenBeğen
11 Eylül 2001 bahanesiyle havaalanı önlemleri de aynı bu uslamlamayla gülünç düzeylere çıkarıldı. Her önlem “yardımcı” oluyor ama hiçbiri tehlikeyi kesin olarak ortadan kaldırmıyor. İnsanları razı eden şey ise arada bir yapılan “terör” haberleriyle (donuna bomba koydu, ayakkabısının topuğuna koydu, daha terminale gelmeden yakalandı bilmem ne) sürekli taze tutulan korku. “Güvenlik önlemi alıyoruz ama yine de uçağa bombayla binmeyi başarıyorlar. Daha fazla önlem alacağız.” Sözcükleri değiştirelim: “Güvenlik önlemi alıyoruz ama virüs yine de bulaşmayı başarıyor. Daha fazla önlem alacağız.” Aynı zokayı kaçıncı kez yutuyoruz?
Bu eleştirinin aşırıya kaçmak olmadığını gösteren sarı bayraklar, yani kuşkuculuğumuzu doruğa çıkaran işaretler:
– Basının halkı paniğe sürüklemesine izin verildi veya doğrudan teşvik edildi.
– Günlük bulaşma sayılarının nasıl hesaplandığını açıklamadılar. Bir gecede 1400’den 28 bine fırladığına göre hesap yöntemini değiştirdiler ki, olabilir, buna itirazım yok. Ama tam olarak neyi nasıl saydıklarını yine bilmiyoruz. Gizlilik=art niyet.
– Salgının Atatürk Havalimanı’nı yok etmek için bir fırsat olarak görülmesi, bu hükümetin yirmi yıldır herhangi bir olaya hangi gözle baktığını açık etmiştir: Bu adamlar ülke cayır cayır yansa, topyekün savaşa bile girilse “bizim bu işten çıkarımız ne?” diye bakarlar. Basın da böyle bakar. Bu gerçeği hâlâ kabullenemeyenleri nasıl ikna etmeli, bilmiyorum. Bakın bir ziyaretçi aşağıda sormuş: Niye böyle bir kötülük yapsınlar? Bu samimi bir soruysa doğru bir sorudur. Çünkü bu soru ortada kasıtlı bir kötülük olduğunu varsayar. Hükümetin veya büyük şirketlerin iyi bir şey yapmaya çalıştıkları varsayımından kurtulmanın zamanı geldi, geçti bile. Üzerinde denetim olmayan güçlerin, hesap vermeyen kişilerin iyi olmaları için hiç bir neden yoktur. Bir kişi hesap vermeyecek kadar güçlüyse, yalan söyleyip söylemediğinden kuşkulanılmıyorsa, yaptığı hatanın bedeli gecikmeden ödetilmiyorsa, üzerinde etkin ahlaki bir baskı yoksa o kişinin kötü olduğu varsayılmalıdır. Çünkü istisnası milyonda birdir, uygulamada sıfır sayılmalıdır. Bu da toplumsal örgütlenmemizdeki kırık ve çatlakları gösteren bir turnusol kağıdı olabilir. Sözgelimi yok edilen kuvvetler ayrılığının yaşamsallığını hatırlatır. Sözgelimi bu günlerde bilim kurulunda bile “yanlış bir karar verirsek cezasını çekeceğiz” kaygısı olmalıdır, var mı bilmiyorum. Kime ne yetki veriyorsak başarısızlığı ölçüsünde yaptırım kaygısı ile birlikte vermeliyiz. Şirketler de buna dahil.
Bunların dışında bir de çocuk aşılarının zorunlu olması için verilen yasa teklifi, TTB’nin yıllardır zorunlu aşı için anırması, televizyon doktorcuklarının zorunlu aşıyı savunmaları da ayrı bir sarı bayrak sayılabilir. Çünkü aşı “geldiğinde” art niyet iyice açığa çıkacaktır. O zaman da “belki öyledir, belki böyledir bilemeyiz” diyenler olacak tabi. Çünkü ezici çoğunluk bu adamların iyi oldukları varsayımından kurtulmamış olacak.
BeğenBeğen
Birkaç yıl önce yaşlı bi tanıdığımızı ziyaret etmiştik. Çocukları “Bu aralar grip olduk hepimiz.” demişlerdi. Yaşlı adam da rahatsızdı biraz. Sonra fenalaştı ve öldü. Yüzyıllardır yaşlılar çocukları ve torunlarından bulaşan mikroplardan ölmekteymiş zaten.
BeğenBeğen
Anlamıyorum.Niye böyle bir kötülük yapsınlar ki?!
BeğenBeğen
11 Eylül üzerinden örneklemek güzel oldu. Üzerine bir de DSÖ’nün “Bunlar daha hiçbir şey, daha büyük şeyler olacak” anlamına gelen açıklamalarını okuyunca cuk oturdu. 17:15’de yazmış olan Anonim’in sorduğu soru o zaman sahiden önemli. Niye böyle bir kötülük yapıyor bu adamlar? Gerçi kötüye niye kötüsün diye sorulur mu?
BeğenBeğen
Bir de zorunlu olmayan aşı var. Okula, hastaneye, postanaye, toplu ulaşım araçlarına giremezsin ama zorunlu değil(!)
BeğenBeğen
Evet, bu mantıkla Kuran da “yasak” değil. https://gerceginkitabi.wordpress.com/2019/12/28/kuranin-yasaklandigi-yillar-bolum1/
Sözcük oyunları bölümüne eklenebilir örnekler bunlar.
BeğenBeğen
Ryan Air uçağa binmek için aşının zorunlu olacağını ima eden reklamlara başladı. Aşılılara “indirim” yapacakmış! Ryan Air’in iki yöneticisinden birinin 2015 Bilderberg katılımcıları listesinde olması bütünüyle rastlantıdır eminim. Öbür yöneticisinin Yahudi olması da kesin rastlantıdır.
BeğenBeğen