Eğlencelik, örtülü aşılamayla dopdolu bir film.
Çokkültürcülük
Üçüncü Dünya Savaşı’ndan sonra her ulustan insan aynı kentte yaşamayı öğrenmiş. “Barış içinde”. Neredeyse herkesin üstü başı, kemik kıracak kadar güçlü robot parçalarıyla kaplı. Ama ateşli silahlar yasaklanmış. Sanki robot güçleriyle donanmış kişinin birini öldürmek için ateşli silaha gereksinimi olacakmış gibi. Amerikan halkına yönelik bireysel silahlanma karşıtı propaganda da seziliyor.
Filmin kahramanları uluslararası evlilik yapmışlar. Çokkültürlü evlilik aşılaması yapılıyor.

Feminizm
Filmin ilk dakikalarında Alite mahallenin gençleriyle tanışıyor. Mahalle maçında (“motortop” oyunu) Alita’ya sert giren erkek oyuncu “kusura bakma prenses” diyor. Prenses, Amerikan ergenlerin çıtkırıldım kızlara taktıkları ad. Alita bu oğlana çok öfkeleniyor ve bu kadın düşmanı maço erkeğe daha sert giriyor, bir de gol atarak dersini veriyor. Arkadaşı, oğlana “küçük düştüğünü” söylüyor. Çünkü o boylu poslu bir erkek ve bir kıza yenildi. Arkadaşının bu “erkek egemen” bakış açısı, filmin kalanında değişecek.
Filmin kötü adamı 6 kadın öldürmüş. Altı kişi öldürmüş, hepsi kadın. Filmlerin beynimize kazıdığı paralel evrende “kadın katili” olunca daha kötü olunuyor. Her katil aşağılıktır ama kadın katilleri daha aşağılıktır…

Robot kızımız Alita, kendisini dirilten babalığına sormadan ödül avcısı oluyor. Ödül avcılarının çoğu erkek. Hemen hepsinin robot parçalarıyla fazlasıyla güçlendirilmiş vücutları var. İçlerinde az sayıda kadın da var. Ama Alita onlardan yardım isterken onlara “brothers” (erkek kardeşlerim) diye sesleniyor. Böyle demesinin tek nedeni erkeklere taş çıkartan ufak tefek kadın rolünü vurgulamak. Hani “erkek egemen bir ortamda ayakta kalabilen bir kadınım” hesabı. Kadın kamyon şöförü gibi anlayın. Alita ödül avcılarının biriyle alay ederken kullandığı sözcükler tıpkı bir kadını hafife alan erkeklerin sözleri: “Paranın hepsini yüzüne harcıyorsun.” “Dikkat et saçın bozulmasın.”

Ödül avcılarının barına girerken Alita’nın erkek arkadaşına davranışı, gerçek yaşamda bir erkeğin kadınına davranışını andırıyor. Alita önden, erkek arkadaşı arkadan yürüyor. Kendisine tehlikeli şeyler yapmaması için uyarıda bulunduğunda Alita’dan “geride dur, karışma” gibi bir karşılık alıyor. Alita durduk yere bardaki ödül avcısı erkekleri tek tek dövmeye başlıyor. Bu sahnede bir ayrıntı, ayırt etmeksizin aşağıladığı ödül avcıları arasında bir kadın bulunması. Buna rağmen ödül avcısı kadın Alita’ya vurmak üzere olan bir erkek ödül avcısına vuruyor. Alita bu kadına dokunmuyor, döveceği kişileri seçerken cinsiyet ayrımcılığı yapıyor! Alita’nın ödül avcılarına yönelttiği suçlamalar o kadını da kapsıyordu ama kadınlıklarının hatırına düşman olmamayı seçiveriyorlar. Cinsiyetçiliğin daniskası! Alita’nın erkek arkadaşı bu arbedede kendisi dayak yiyecek olduğunda “Ben Alita’yla birlikteyim” diyerek kadınının korumasına sığınıyor. Gerçek hayatta tam tersi olur. Film bize “cinsiyetçi” gerçek hayatın yerine “eşitlikçi” bir alternatif hayat öğütlüyor.

Filmin genç erkek ve kız izleyicilerine model olarak gösterilen bu feminist, kılıbık, ezik erkek arkadaş filmin ilerleyen dakikalarında güvenliği tehlikeye girdiğinde Alita’ya telefon edip “beni kurtar” diyecek. Sayısız masalda, romanda, filmde ve gerçek yaşam öyküsünde olan kadınını kurtaran erkek imgesi, modern masalcılıkta erkeğini kurtaran kadın imgesiyle değiştiriliyor.
Özgür, güçlü ve bağımsız kadınımızın erkeklere attığı sıra dayağından sonra dev robot vücutlu kötü adam Grevişka bara geliyor. Korkak erkeklerin hiçbiri onun karşısına çıkamıyor. Erkek dediğin yaratılışı gereği korkak olur zaten. Karşısında bir tek Alita’yı buluyor kadın başına. Ufacık tefecik Alita, üstelik iki bacağı ve bir kolu kopmuşken, resmen tek eliyle yaptığı tek vuruşta bu devi yeniyor.

Alita, dev robotu döverken vücudu parçalanınca babalığı ona daha da güçlü bir asker vücudu monte ediyor. Erkek arkadaşı onu yeni vücuduyla görünce aralarında geçen diyalog çok önemli:
Alita: Yeniden toparlandım (gülüyor).
Model erkek arkadaş: Bazı erkekler senin gibi bir kızdan korkarlar.
Alita: Niye ki?
Model erkek arkadaş: Kolumu kopartabilir ve beni onunla dövebilirsin.
Alita: (gülüyor) O zaman beni kızdırma!
Şimdi bu diyaloğun iri bir erkekle bir kadının arasında geçtiğini düşünün. Kadın “kemiklerimi kırabilirsin, bazı kadınlar senden çekinirdi” diyor. Adam da gülerek “o zaman beni kızdırma” diyor. Okumayı bırakıp gözünüzde canlandırın. Gözünüzü kapatın ve canlandırın, ne hissettiniz?
…
Ne oldu? Öncekini normal karşılarken bu versiyonu mide bulandırıcı mı buldunuz? Son kırk yılda yapılmış hiç bir filmde böyle “neşeli” bir sahne göremiyor olduğumuzu yeni mi fark ettiniz? O zaman feminizm aşılaması sizin üzerinizde başarılı olmuş, erkekleri çoktan ikinci sınıf görmeye başlamışsınız, yalnızca farkında değilsiniz. Bir an önce zihninizi feminist aşılamalardan temizlemeniz gerekiyor.
Bu sahnenin hemen ardından Alita’nın maçta dersini verdiği oğlanla arkadaşı arasındaki diyalog dikkat çekici. Alita’dan neden hoşlanmadığını soruyor. Oğlanın gerekçelerden birisi Alita’nın dünya savaşında düşman olan Mars tarafında olması. Kız arkadaşı oğlanı “üç yüz yıl önceydi, artık aş bunu” diye paylıyor. Bunu da çokkültürcülük hanesine yazıyoruz.
Alita filmde on kez ağlıyor. Hani hiç beklenmedik, gereksiz sahnelerde bile ağlıyor. Ters gibi görünse de, zırt pırt ağlaması feminizm aşılamasının bir parçası olabilir. Kadınların ağlamalarının zayıflık olmadığı ima ediliyor olabilir. Gerçek dünyada ağlayan kadın, göreli zayıflığına tanıktır. Kadın izleyici, bu gibi gerçekdışı aşılamaların etkisinde kala kala, duygusal gerilim altında ağlamasına rağmen zayıf olmadığı gibi bir yanılsamaya düşer. Sahte bir gerçeklik algısı edinir. Gerçekçi olmayan rol modellerinin başardığını başaramayınca da, yine aynı aşılama kaynaklarının kendisine öğrettiği refleks üzere erkekleri suçlar.
Filmin yapımcıları bu filmin “kadını güçlendirme” (women empowerment) mesajı vereceğini açık açık söylemişler. Erkeği kadına ezdirerek kadını “güçlendiriyorlar” demek ki.


Eşcinsellik
Alita’nın vücudu tamamen robot. Yani cinsel organları yok. Erkek arkadaşına bu durumdan rahatsız olup olmadığını sorduğunda erkek arkadaşı bunu umursamıyor ve “sen tanıdığım en insan kişisin” diyor. Burada örtülü bir eşcinsellik aşılaması var. Çünkü film, erkek arkadaşın cinsel olarak birleşemeyeceği, aile kuramayacağı, mutlu olamayacağı bir kişiye yaklaşmasını eleştirmiyor, kutluyor. Hatta babalığına “bir insan bir sayborgu sevebilir” dedirtiyor.
Ana-babaya Saygısızlık
Alita, gök kentinden yer kentine düşmesinin üzerinden daha bir kaç gün bile geçmemişken, üstelik ortamın kendisi için ne kadar tehlikeli olduğunu görmüşken, kendisini kurtarıp yaşatan babalığına karşı geliyor ve onu yeni tanıştığı arkadaşına “kusursuz küçük kızı olmamı istiyor, bıktım artık” diyor. Yeni tanıştığı arkadaşı, varlığını borçlu olduğu ve evinde yaşadığı adamın kurallarına göre değil, kendi kurallarına göre yaşamasını söylüyor. Film Alita’yı bu tutumu nedeniyle hiç eleştirmeden bitiyor.
Alman Düşmanlığı
Açık ve örtülü Alman düşmanlığı, Yahudilerin egemen olduğu Hollywood’un ürünlerinde sıkça karşımıza çıkan bir olgu. Yahudi yapımcılar kendilerini düzgünce eleştirenleri bile ne ilgisi varsa “ırkçılıkla” suçlayıp susturmaya çalışırken Almanlara açıktan hakaret etmekte bir sakınca görmüyorlar. Ancak burada örtülü bir düşmanlık görüyoruz. Üçün Dünya Savaşı’nda dünya ordusu, Mars yerleşimcileriyle savaşmış. Düşman Mars ordusunun önemli silahlarından biri sonradan Alita’nın kafasına takılacak olan robot beden. Bu bedene programlanmış dövüş tekniğinin adı “panzerkunst”, yani “tank sanatı”. Almanca bir ad.
Yahudi yapımcı bir yandan izleyicisine üç yüz yıl önceki düşmanlıkları aşması ve yabancı kültürleri yanı başına kabul etmesi mesajını verirken, seksen yıl önceki düşmanlığı aşmayı kendi reddediyor.
Hayvanseverinsansevmezlik
Bu arada filmde bol bol cinayet ve kanlı yaralama sahnesi bulunuyor. Ama kötü adamlardan biri (Grevişka) bir köpeği öldürdüğünde bu kadrajın dışında gerçekleşiyor. Yönetmen veya yapımcı köpeği öldürme sahnesinin insan öldürmekten daha “şiddet içerikli” olduğunu düşünmüş olmalı. Veya ABD’nin film sınıflandırma birimi olan MPAA, köpek öldürülen sahnelerin çocuklar için insan öldürülenlerden daha sakıncalı olduğunu düşünüyor olmalı. Her iki olasılık da Hollywood’un ideolojik gündemini belli ediyor çünkü MPAA bir kaç büyük film şirketi tarafından yönetiliyor. İdeolojik/dinsel aşılamanın fazlasıyla başarılı olduğunu görmek için ABD kaynaklı internet sitelerinde, özellikle sosyal medya denen kanalizasyon şebekesinde şöyle bir dolaşmak yeterli. Youtube’da insanların dövüldüğü, öldüğü veya öldürüldüğü videoların altındaki yorumlara bakın. Sonra bir kedinin hafifçe tokatlandığı ve hatta buna da gerek yok, acı içindeki bir kedinin kurtarılmadığı bir video bulun ve altındaki öfke ve nefret dolu mesajları, kişi için sunulan ölüm dileklerini görün. Bu sahnede Alita, itin kanını alıp yüzüne sürerek ite rahmet diliyor. Film boyunca öldürdüğü kişilerin hiç birine bunu yapmamıştı. Erkek ödül avcılarının hepsi Grevişka’nın karşısına çıkmaya korkmuştu. Bunlardan yalnızca biri, robot itler “besleyen” bir ödül avcısı sırf bir sokak itini öldürdü diye Grevişka’yla dövüşecek yürekliliği kendinde ancak bulabiliyor.
(( Hayvanseverinsansevmezlik )) Arkadaşımla yürüyüşe çıktım.Karşıdan üç köpek geliyor.İkisi tasmalı bir kişinin elinde diğeri bunların peşine takılmış sokak köpeği.yürüyüş alanı dar olduğu için çok yakınlarından geçmek durumunda kaldık ve ben refleksle arkadaşımın arkasına saklandım çünkü korkuyorum.Ben korkunca arkadaşım biraz uzaktan gider misiniz arkadaşım korkuyor dedi.Korktuğumu gördüğü halde tasmayı kısaltmak köpeklerini kendine çekmek gibi bir girişimde bulunmadı çünkü.Neyse arkadaşın o lafına karşılık sokak köpeğini göstererek ondan korksun bunlardan değil dedi.(hani hayvan seviyordun.sokak köpeği olunca hayvandan sayılmıyor mu?) Ben de korkum sahipli sahipsiz ayırmıyor dedim.Bana güzel(!) düşünceli(!) insan sever(!) şekilde karşılık verdi. O ZAMAN SOKAĞA ÇIKMA!!!
BeğenBeğen
Robot kızla insan oğlanın ilişkisi eşcinsellik aşılamasından çok bu zamanki aşılamalara karşın hala karşı cinsten hoşlananlara alternatif bir ilişki göstermek (bkz:seks robotları) olabilir.
Ayrıca çocuklara masal okuyan, yanlızlara arkadaşlık eden robotlar da var. Esas kızla oğlanın ilişkisi ve kızın duygusallığı bir robotun duygusuz ve programlı metal yığınları olduğunu değil, insanlar gibi duyguları olduğunu ve insanlarla insan gibi ilişkiler kurabileceğini kanıtlıyor. Robotları daha kolay benimsemiz isteniyor kısaca.
BeğenBeğen
Olabilir. Benim böyle düşünmemi engelleyen, robotun cinsel organları olmadığının açıkça bildirilmesiydi. Yapay zekanın duygulara sahip olabileceği fikrine yol açılıyor da olabilir. Konumuz değil ama bence yapay zeka halka bir tür tanrı olarak benimsettirilmeye çalışılacak, böylece egemen azınlığın kararları, insanın zayıflığından uzak bir makinanın mutlak tarafsız ve adil kararları olarak meşrulaştırılacak, böylece politika ve tartışma bitirilmeye çalışılacak. Konuyla ne ilgisi var derseniz, böyle “kusursuz” bir makinanın duygusuz olması düşünülemez. Çünkü hissedemeyen şey adaleti bilemez. Onun için “yapay zeka hissedebilir” hurafesi üretmeye başladılar. Günümüz insanının aklına çoktan girmiş bulunan bir sürü modern hurafenin ayırdında olmak bunun için önemli.
BeğenBeğen